Gökçeada’da Telefon Çekiyor mu? – İktidar, Erişim ve Toplumsal Güç İlişkileri Üzerine Bir Okuma
Bir Siyaset Bilimcinin Adası: Sessizlik mi, Bağlantısızlık mı?
Gökçeada’ya ayak basan biri için ilk fark edilen şey, doğanın dinginliği kadar, cep telefonunun ekranında beliren zayıf sinyal çubuklarıdır. Fakat bu durum yalnızca teknik bir “çekmeme” meselesi midir, yoksa daha derin bir iktidar meselesine mi işaret eder? Siyaset bilimi, tam da bu tür gündelik olguların arkasındaki güç ağlarını, kurumları ve ideolojileri görünür kılma sanatı değil midir?
İletişim teknolojileri modern yurttaşın devlete, piyasaya ve topluma bağlanma biçimlerinden biridir. O hâlde, bir yerde telefonun çekip çekmemesi, yalnızca altyapı değil, aynı zamanda eşitsizlik üretimidir. Bu yazı, Gökçeada’nın sinyal zayıflığını bir siyasal metafor olarak okuyarak, erişimin bir hak, bir imtiyaz ve bir iktidar göstergesi olduğunu tartışıyor.
İktidarın Görünmeyen Ağı: Erişim Kimin Hakkı?
Bir devlet, kendi yurttaşlarının birbirine ve dünyaya bağlanma kapasitesini düzenlerken aslında neyi yönetir? Sadece altyapıyı mı, yoksa bağlantı hakkını da mı? Gökçeada’da bir köyün tepesinde, rüzgârın ortasında sinyal arayan bir vatandaş, yalnızca teknik bir çözüm peşinde değildir; o kişi, aslında bir kurumsal ihmalle karşı karşıyadır.
Burada karşımıza çıkan mesele, klasik bir “kalkınma” sorunu değildir. Aksine, kimin “bağlantıda” olacağına dair kararlar, bir iktidar teknolojisidir. Michel Foucault’nun sözünü hatırlamak gerekir: “İktidar her yerdedir; çünkü o, her yerden gelir.” Gökçeada’daki telefon sinyalleri, tam da bu mikro iktidar ağlarının görünür olduğu bir sahnedir. Sinyalin zayıf olduğu yerde, yurttaşın sesi de zayıflar.
Kurumsal Sessizlik: Devletin Frekans Aralığı
Bir adada iletişim altyapısının yetersizliği, devlete yöneltilen en temel sorulardan birini yeniden canlandırır: Devlet vatandaşına ne kadar yakındır? Kamu hizmetleri, yalnızca şehir merkezlerinde mi yoğunlaşmalıdır, yoksa adalar da aynı haklardan yararlanmalı mıdır? Bu sorular, yalnızca teknik değil, derin bir vatandaşlık tartışmasını beraberinde getirir.
Telefonun çekmediği bir yerde, devletin “erişilebilirliği” de sorgulanır. Bu bağlamda, kurumların sessizliği aslında bir yönetim biçimidir. Görünmez, ancak hissedilir. Her sinyal kesintisi, kamusal sorumluluğun kesintisidir.
Erkeklerin Güç Stratejisi, Kadınların Katılım Mücadelesi
Bu bağlamda toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında, erkeklerin stratejik ve güç odaklı yaklaşımları, iletişim sorununu “çözülmesi gereken teknik bir mesele” olarak görürken; kadınların demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklı bakışları, iletişimi bir yaşam alanı olarak ele alır.
Erkekler için sinyal, bir araçtır; kadınlar içinse bir topluluk inşası imkânı. Bu fark, iktidarın cinsiyetli doğasına işaret eder. Kadınlar, iletişim ağının sadece kullanıcıları değil, aynı zamanda dayanışma ve toplumsal bağ üreticileridir. Gökçeada’da telefon çekmiyorsa, bu yalnızca bir iletişim eksikliği değil, kadınların kamusal alandaki görünürlüğünün de azalması anlamına gelir.
İdeoloji Olarak Erişim: Sessizlik mi, Direniş mi?
Her teknoloji, kendi ideolojisini üretir. İnternet ve mobil iletişim, modern liberal demokrasinin “bağlantılı yurttaş” idealini temsil eder. Ancak Gökçeada’da bu ideal, adeta bir boşlukta yankılanır. Sessizlik, bazen direnmenin biçimi olabilir mi? Yoksa sessizlik, iktidarın en sinsi aracına mı dönüşür?
Yurttaş, konuşamadığında ne olur? Sosyal medya, haberleşme, siyasal örgütlenme ve sivil toplum etkileşimi, hepsi bir anda sustuğunda; toplumsal alanın nabzı da düşer. Bu nedenle, “Gökçeada’da telefon çekiyor mu?” sorusu, aslında “Türkiye’de yurttaşlık hâlâ erişilebilir mi?” sorusunun yerel bir tezahürüdür.
Sonuç: Sinyal Gücü, Demokrasi Gücü
Gökçeada’daki sinyal zayıflığı, teknik bir veri değil, bir demokrasi göstergesidir. Bir toplum, kendi periferilerinde yaşayan yurttaşların sesini duymuyorsa, o toplumda sadece internet değil, adalet de zayıf çekiyordur.
Gökçeada’da telefon çekiyor mu? Belki ara sıra. Ama asıl soru şu değil midir: Devlet, vatandaşının sesini ne kadar duyuyor?